İnsan anne olunca bir süre hayattan kopuyor vizyonda hangi filmler var, hangi oyunlar sahneleniyor, yeni kitaplar nedir vs. bu konular out. Gazı nasıl çıkacak bunun, acaba doydumu, neden ağladı şimdi, kaç dakikada bir emzirmeliyim, kaka yaptı mı yapmadı mı konuları in oluyor. İlk 6 ay iyi güzel bebeğe adapte olmakla geçiyor ama sonrasında yavaş yavaş normal hayata dönmekte fayda var yoksa lohusa depresyonuna girmemek içten bile değil. Onun için yeni veya eski anne olanlara bebek dışı bazı tavsiyelerde bulunayım dedim. Malum bebelerle uğraşmaktan geriye o kadar az vakit kalıyor ki onu da kötü filmler izleyerek harcamayın. Malumunuz biz teyzeler vesilesiyle şanslı çiftlerdeniz canımınız isteyince sinemaya gidebiliyoruz. En son yukarıdaki filme gittik hafta içi bir akşam saat 10 matinesinde gittik ve film 3 saat sürüyor haliyle baya uykusuz kaldık ama değdi gerçekten çok güzel bir filmdi.
David Fincher zaten hayran olduğum bir yönetmen. (Filmleri :Seven, Fight Club, Benjamin Buttun'ın Tuhaf Hikayesi, Panic Room, The Game ) Film İsveçli gazeteci Stieg Larssson'un dünyada çok satan aynı adlı kitabından uyarlama. Kitabı ilk filme çekenler de İsveçliler olmuş. David Finceher ABD yapımını yapmış ve ilginç bir şekilde o da filmi İsveç'te çekmiş. Bu kadar soğuk ve karlı bir memleket olmasına rağmen manzaralar harikaydı. Filmini konusunu
http://www.beyazperde.com/filmler/film-178974/ dan görebilirsiniz. Ben başrol oyuncusu olan Rooney Mara'ya bayıldım. Kızı hayatımda ilk defa izledim fakat bayıldım o nasıl bir oyunculuk performansıdır ağzım açık kaldı. Biz izlediğimizde vizyondaki son haftasıydı , dvd'sini alıp izlemenizi öneririm. Zaten çocuğu bırakacak kimse yoksa en güzeli dvd dimi :)
Gelelim kitap tavsiyeme, Dizüstü Edebiyatı serisini çok seviyorum, bloggerların kitaplarını bastıkları için olabilir mi acaba :)) İlk olarak Pucca'nın kitaplarıyla başladı bu sevgim sonrasında serinin diğer kitaplarını almaya başladım. Sorun Bende Değil, Sende'yi oğlumu çocuk kafesi olan Cafe Retto'ya götürdüğüm bir gün masanın üzerinde buldum çocuk babasıyla oynarken 30 sayfa kadar okudum çocuk bana yapışınca mecburen bıraktım sonra gidip kitabı aldım ve kısa sürede severek okudum. Pink Freud takma adlı yazarımızın blogu http://www.bikotbitisort.com/ blogunun eski bir takipçisi değilim zaten gördüğüm kadarıyla modayla ilgili yazıyor daha çok ama kitabının bloguyla çok alakası yok. Kitap tamamen kadın - erkek ilişkilerini anlatıyor daha doğrusu kahramınımız Pelin'in sevgilileriyle olan maceraları diyebiliriz. Çok güzel ve mizahi bir tarzı var yazarın ben genelde sabah otobüste okuyorum ve kıkır kıkır gülüyorum allahtan her sabah aynı tipler biniyor otobüse onlarda delimi bu filan demiyodur artık alıştılar bana :) Gülmek, kafa dağıtmak isterseniz alınız, okuyunuz, tavsiye ediyorum.
Müzik derseniz son zamanlarımın favori şarkısı Grup 84 - Şimdi Hayat. Siz deyin günde 20 kere ben diyim 30 kere dinliyorum gene de bıkmıyorum. Nedir beni bu kadar çeken anlamışda değilim ama döndürüp döndürüp aynı şarkıyı dinleyip duruyorum. Hergün dinlemezsem rahat edemiyorum günlük dozumu almam lazım alışkanlık yaptı , dinleyin sizde seveceksiniz :)
Bir kadeh sessizlik doldurdum
Daldım gittim semaya
Güz geçti bahar geçti derken
Bir gün daha görsek ne ala
Dünya derdi sarmış dört yanımı
Yaşamayı öğrenemedim hala
Şimdi hayat ister çiçeklerle gelsin
İsterse vursun geçsin
En bilindik yalanlarından
Bir yalan seçsin gelsin
Ben bu yolda tekrar yürümem
Artık buralardan geçemem
Ben bu yaştan sonra ne kara kaşa göze
Ne de selvi boya hiç gelemem
Her kadehte bir yıldız tuttum
Söndürdüm avuçlarımda
Koşarak kaçtım güya çocukluğumda
Büyümeyi öğrenemedim hala
Ben bu yolda tekrar yürümem
Artık buralardan geçemem
Ben bu yaştan sonra ne kara kaşa göze
Söverim gelmişime geçmişime