Bugünkü yazımız blogumun ilk misafir yazarı İpek Kuşgöz'e ait :) İpek tanıdığım en enerjik annelerden biri 3 yaşındaki Kerem'in annesi, Kerem çok şanslı bir çocuk, annesi bir çok seminere gidiyor, araştırmalar yapıyor , öğrenmeye çok açık bir anne. Katıldığı seminerlerin bazıları hafta içi ve biz çalışan annelerin katılma şansı olamıyor. İpek gıda mühendisi ve o da aslında bir çalışan anne ama şu anda geçici olarak çalışmıyor ve sağolsun beni kırmayarak gittiği harika seminerlerden birinin notlarını bizim için yazdı, çok teşekkürler İpek..
ZAMANE ÇOCUKLARININ BEYNİNİ ANLAMAK
Konuşmacı: Mürşide Demirkol
Yer: Cadde Bostan Kültür Merkezi 14:00
13:30 gibi salona geldiğimde kürsüde Mürşide
Hanım’ı gördüm.Başka kimse yoktu ve sunumunu gözden geçiriyor, teknik konularla
ilgileniyordu.Çok hoşuma gitti bu özeni, takdir ettimJ.
Eşyalarımı bırakıp kahve içmek için aşağı indim. 10 dakika kala geri döndüğümde
salonun önü epey kalabalıklaşmıştı. Bir grup okul öğrencisi bir öğretmenleri
eşliğinde gelmişlerdi.Sanırım kendi beyinlerini anlamak için. Ama sunum boyunca
pek rahat durdukları söylenemez. Çoğu yarıya varmadan dışarı çıktı, kimisi
çıkıp tekrar girdi vs. Ama gelmiş olmalarına bile olumlu bakmak gerekiyor
belki.
Gelelim seminere.Zamane çocuk tanımını
katılımcılara sorarak başladı Mürşide Hanım. Gelen yanıtlardan sonra bir anıyla
devam etti.Havaalanında uçağı beklerken yan masadaki 4-5 yaşlarındaki Kerem ve annesine
tanıklık etmiş. Kerem annesinin oyalanması için önüne verdiği kağıtları bir
süre sonra yırtmaya başlamış. Annesi önce sakince sonra yükselen bir tonda
‘Kerem yapma, kerem yapma kerem yırtma ‘diye söylenince Kerem ‘Anne bana yapma,
yırtma deme, sor bakalım niye yapıyorum’ demiş. Bu örnekteki gibi sorgulayan,öğrenmek
isteyen kişilikler olarak tanımlıyor zamane çocuklarını.
Başka bir örnekte ise parkta 2 kardeşten
bahsetti. Kardeş kaydırağa çıkmış ama inemeyip ablasına sesleniyor ‘abla bana
yardım et’ diye. Ablası da cevap veriyor ‘Boracım yapabilirsin,hatırla babam
bize ne diyordu yapabiliriz, yeter ki kendimize güvenelim’. Bora’dan gelen cevap ise şöyle ‘Kendime
güveneceğim ama ben daha çocuğum’.
Diğer bir örnek ise bir arkadaş grubu
toplantısından. Anneler sohbetteyken 1,5 yaşındaki kız çocuğu TV’yi açtırmak
istiyor.Kimse farketmeyince tv’ye yaklaşıp eliyle ekranı kaydırma hareketi yapmaya
başlamış.Belki de asıl zamane çocuk budurJ.
Bu örneklerden sonra sunum bir video ile devam
etti. Bir kutu içinde çocuk ‘it’s not a box’ diye bağırıyor. O kutu onun hayal
dünyası.Her şeyi kabul etmemesi aslında çocukta istenen ve olması gereken bir şey.Sınırlamalar
çocukları tek tip yapıyor.Çocukları ve çocukların kendilerini
keşfetmemiz/keşfetmeleri gerekiyor. Çocuklar merak duygusuyla dünyaya gelirler.
Öğrenme heyecanı ve merakları vardır çocukların.Bunun önüne geçmemek,
köreltmemek gerekiyor.
Beynin sol ve sağ kürelerinin olduğu resimde
temel bir kaç bilgiye değinildi.
Çocuklar teknolojiyle ilk kez, anne
karnındayken ultrason fotoları ile tanışıyorlar.
Hayatımız sürekli çevrimiçi.Burada sorun
1-teknoloji 2- şiddetli iletişim gibi gözüküyor.İnternet, b.sayar sürekli sorun
olarak, iletişimde engel olarak görülebilir. Sorun gerçekten teknoloji mi yoksa
şiddetli iletişim mi. 2013’de okula başlayan çocuklar 2030’lu yıllarda hayata
atılacaklar. Ama nasıl bir hayat bekliyor onları hiç bilmiyoruz. Türkiye ve dünya
nasıl olacak, nelerle karşılacak hiç bilmiyoruz.Bilmediğimiz hayata
çocuklarımızı yetiştirmeye çalışıyoruz.
1970’li yıllarda yapılan bir araştırmada
çocuklar okullarda öğrendikleri bilgilerin %75’ini hayatta kullanabiliyorken
artık bu zamanda bu oran %2’ye kadar inmiş durumda.Çünkü her an bilgi
değişmekte ,yetişmek mümkün değil. Şu an yapılmakta olan bazı meslekler
2005’ten önce yoktu bile. Sosyal medya uzmanlığı, tarım pazarlaması gibi.Artık
sınırlar kalktı. Dünyanın her yerinde her sektörde her iş yapılabiliyor.
Beynin tek bir özelliği var ,o da uyum sağlamak. Beyin bir düşünme
santrali. Beyinde de 100 milyar hücre arasında saniyenin yüzde biri kadar
sürede her hücrenin diğer hücreyle 10000’den
fazla bağlantı gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır.Bunlar beyin görüntüleme
araçlarıyla yapılan çalışmaların sonuçları.Milyarlarca beyin hücresiyle
doğuyoruz, bunlar biz yaşadıkça ölüyorlar. Beyin nöron denen küçük beyin
hücrelerinden oluşur.küçük dalları vardır. Bağlandıkları her yer bir düşünceye
ya da bir tanıya dönüşür. Beynimizde nöronlar arasında büyük hareket var.Bu
elektriksel akım çok önemli ;zeka ,akıl süreçlerine katkısı oluyor. Yıllar
içinde gelişen bir beyin yapısı var en içte sürüngen beyin var ki tüm
canlılarda (terliksi hayvanda bile)var.
Hayatta kalma gücü bu beyinden
sağlanır.Ani tepkiler de bu sürüngen beynin sonucu. Duygusal beyin tüm
duyguları barındıran yerdir. Sürüngen beyinle çok yakındırlar çünkü ikisi de
geçmişle ilintilidir, gelecek yoktur onlarda.Görsel beyin insanlarda vardır çok
geniş bir alanı kapsar ,beyin hücrelerinin kendi aralarında etkileşimi
sağladığı alan burasıdır.Gelecek ,hayal etmek,yaratıcılık, öğrenilen şeyleri
anlamlaştırmak bu beynin özelliğidir.Geleceğe odaklanma,planları
gerçekleştirme,amaçlarımız. Bunları yapmak istiyorsak, geleceği düşünmek
istiyorsak şimdiden o beyni harekete geçirmek gerek.Sınırları açmamız gerekiyor
hem kendimizin hem çocukların. O sınırları açmak hem kolay hem de zor.
Alışkanlıkları
değiştirmek ve zihinsel yapıyı geliştirmek için basit bir şey var ki o da soru
sormak.Zamanın çocukları bunu yapıyor. Bu soruların açık uçlu olması gerekiyor.Cevabı
net olan sorular beyni geliştirmiyor.Açık uçlu sorular beyinde bir süreç geliştiriyor.Her
an bilgi değişse de değişmeyen şeyler var; sorun çözme becerisi,yaratıcılık
beceresi,eleştirel düşünce becerisi,işbirliği becerisi. Bunlar hep vardı hala
var.Bu yüzden soru sormak çok önemli.Bir de hikayesi var. Nobel ödülü olan bir
fizik profesörüne başarısının sırrı sorulduğunda cevap olarak ‘annem ‘diyor.
Nasıl yani diyorlar. Okuldan eve geldiğimde annem bana okulda ne öğrendin neler
yaptın diye sormazdı. ‘bugün öğretmenine iyi bir soru sorabildin mi?’ diye
sorardı diye yanıt vermiş.Soru sormak bu kadar önemli işte. Soru sormak görsel
beyindeki alanı genişletir.
Beyin hücrelerinin fazlalığı zekayı etkiler
mi?. Einstein öldükten sonra beyninin incelenmesine izin vererek bu soruya
açıklık getirmiş. Bir insan beyni 1400 gr iken, einstein’ın beyni 1350 gr
gelmiş.Ama?. Beynin iki lobu arasında o kadar yoğun bağlantılar vardır ki. Yün
çileleri gibi karmaşıktır.4 yaşında kemana başlamış, fransızca öğrenmeye çalışıyor.
Beynini farklı hobilerle ve yapılarla geliştirmiş oluyor.O beyin hucreleri
arasındaki yoğunluk ve bağlantı daha çok oluyor.Başka bir çalışma da şunu ortaya
çıkarıyor. İnsan beyni hiç bilmediği ya da çok az şey bildiği alanlarda yeni
bir şeyler öğrendiği zaman beyninde yeni bir bağlantı oluşuyor. O bağlantıyı
sürekli alışkanlık halinde yapmaya başlarsanız kı bu litereturde 21 gundur o
iki beyin hucresi arasındaki yol daha kalınlaşıyor. Bağlantılar şu yönüyle de
çok önemli. Beyne ne kadar çok bilgi girdiğinin bir anlamı yok, onu özümsemek
onu içselleştirmek için alışkanlık haline getirmek gerekiyor. Beyinde şöyle bir
yapı var, orta bölümdeki hipokamp denen insan yaşamı için çook ömemli bir alan
var.Çünkü öğrenme ve hafıza burada gerçekleşiyor.Dışarıdaki verilerin sınır
bölgesi gibi geçip kalmasına izin veriyor.Hangi bilgileri kabul ediyor?Elektriği
ve frekansı yüksek olanları.Peki o bilgiler nasıl bilgi?. Merak ve ilgi duyduğumuz,önemsediğimiz yani
duygularımızı harekete geçiren bilgiler. Neyi öğrenirseniz öğrenin sıkıcı
şeylerden kaçınırsınız. Ama çok merak edilen şeyler daha kolay öğrenilir,
hakkında daha fazla şey öğrenmek istenir.Araştırma ve soru sorma bu şekilde
ortaya çıkar.Üzerinde ‘merak ve ilgi’ etiketi taşımayan bilginin beyne girmek
için gerekli vizeyi alması mümkün değildir. O yüzden de ‘bilgi ilmin hocasıdır’
denilmiştir. Anne babalar bunu çocukları küçükken çok iyi yapar.Örneğin masal, kitap okurken.
‘Dün dünle gitti cancağazım şimdi yeni şeyler
öğrenmek lazım./ Mevlana...
Beyin yenilik düşkünü. O zaman algılarımız
açılıyor.Her şeyin rutin olduğu günlerde duygular kapalıdır. Ama başka şehirler
başka ülkelerde öyle midir?.Çocukların da bunu almasına destek olmak lazım.Aynı
anda çok şeyi düşünmek, çok yerde olmak bizi yavşlatır.Çocuklara da bu gözle
bakmak lazım. Onlar yavaş olmakla iyi yapıyorlar. Çocukların oyuna kaptırmaları
tamanem her şeyi algılamakla ilgili.
Beynin kendini geliştirebilme kapasitesi var.
İhsan Doğramacı 65 yaşında Fransız üniveristelerinde ders verecek düzeyde Fransızca
öğreniyor. 90 yaşında ölen Mina Urgan 50 yaşında ing. Öğrenmeye başlıyor.hayat
boyu öğrenme denen bir şey var.
Beyni formda tutmanın yolları;bedeni
beslemekle paralel.farklı tür kitap okumak,farklı filmleri seyretmek, farklı
arkadaşlıklar.Günümüzde artık ebeveynler çocuklarından bir şeyler öğreniyor.
Onlar bunları okuldan ya da öğretmenlerinden değil, akranlarından
öğreniyor.Aşağıdaki çalışma bunu kanıtlıyor.İngilterede 1milyon çocuk
üzerinde,beyin görüntüleme cihazlarıyla yapılmış araştırmada çocuk beyninde en
fazla elektrik kitap okurken, kendisi hakkında bir soruya cevap verirken ya da
öğretmenini dinlerken değil bir konuyu arkadaşına anlatırken öğretirken oluyor.
Zenginleştirilmiş çevre beyin için çok önemli.
Ekonomik ya da sosyal zenginlik demek değil tabii ki. Beynin içindeki nöral
ağlar teşfik edecek ortam yaratmak demek. Bunun için de oksijen çok önemli.Beyin
vucudun %2 sini oluşturuyor ama vucudun oksijeninin %10’unu harcıyor.Yani çocukların
oksijen alması gerekiyor. Ev-servis-okul üçgeninde çocuk oksijensiz kalmasın.oksijen
sadece havadan değil sudan da alınır. Gazlı içecekler vs değil su içme
alışkanlığıu edinmelerini, sağlamak gerekiyor.Hatta önce biz yapalım ki bizden
görüp o da içsin.Hareket etmek çok önemli. İnsan beyni hareket ederken
gelişiyor.Nöron ağlar aktivasyonu gerçekleştiriyor.Doğadaki son çocuk (
tuıbitak yayınları)kitabında .çocukların doğadan uzaklaştırılmasının neleri
geriye götürdüğüne dair çalışmalar var.
Bazı ülkelerin halka açık yeşil alan
yüzdeleri;
İstanbul %1,5
Londra %38
New york %14
Paris %9
Hong kong 41
Berlin %14
Öğrenilmiş iyimserlik bir bakış açısıdır; anne
babadan çocuklara yansır.Onlar da bunu görüp öğrenir. İyimserlik halinde beyne
iyi gelen hormonlar salgılanır(Dopamin). Dünyaya adapte olmak beyindeki öğrenme
merkezlerini harekete geçiriyor.iyi duygu, iyi hissetmek ,iyi bakış açısı ,öğrenmekle
ilgili heyecanları harekete geçiriyor.
Çocuklara dışsal değil içsel ödül vermek
lazım. Çocuk bütün enerjisini o ödülü almaya harcıyor, ödülü aldıktan sonra ise
isteği bitiyor,başka sıkıntılar ortaya çıkıyor.süregelmesi için içsel ödüle
odaklanmalı. Başkaları bir şey vermeden gerçekten kendi istediği için yapmalı.Hayat
içinde insanı ayakta tutan başkalarından beklentileri değil içinden gelen
şeyler oluyor.’ben ne istiyorum’un yanıtını bu çocuklar verebiliyor.
Zamanın çocukları bizden çok daha fazla stres
altında. Çünkü beklentiler var, sözlü sözsüz aktarılan duygular var.Ben zamanında
yapamadım, senin şartların daha iyi yapman lazım gibi örnekler çocuklarda
strese sebep olur. O zaman sürüngen beyne hitap edip korku ve baskıya sebep
oluyoruz. Sürüngen beyin tetiklendiğinde çocuk kendisini kapatıyor ,kaygısı
artıyor, öğrenme gerçekleşmiyor. O stresi yenmek çin ben kabul ediliyorum,
koşulsuz seviliyorum’u hissetmesi gerekir. Bunu hissedemeyen çocukta görsel
beyin gelişimini bekleyemeyiz. Çocuklara kendi deneyimlerini kazanmalarına
yardımcı olmak gerekiyor.Kendi kaygı ve korkularımız onlara aktarmamalıyız.
Çocuğun beyni;
1-içerden dışarıya beslenir. Deneyim kazanmak,
farklı sesler.Varolanın dışında başka şeyler duysun, farklı ortamlarda
bulunsun.Aynı çember içinde kaldığı zaman dışarıda kalan ötekisi oluyor.
2-Dışarıdan içeriye beslenme;kitap okumalar,
yaratıcı etkinliklere katılmak.İlla çok oyuncak ya da özel okula gerek yok. Bir
hobi yeterli.Bireysel ya da takım oyunu, herşey olabilir.
Yeni bebeği olan bir çiftin gittği psikologun
çifte bir iyi bir kötü haberi vardır
Kötü haber: Hayatınız boyunca ne derseniz
deyin, bir kulağından girip öbür kulağından çıkacak,sizi dinlemeyecek.
İyi haber: Çocıuklarınız hayatları boyunca siz
ne yaparsanız onu yapacak.
Çok çok etkileyici, sarsıcı bir videoyla
seminerin sonuna gelinirJ
Çocuk görüyor ve yapıyor, biz ne yaparsak.
Beyinlerinin gelişiminde paylaştığınız şeyler çok önemli ama bir o kadar
önemlisi siz kendiniz için ne yapıyorsunuz. Yeni şeyler öğreniyor musunuz
farklılıklara bakışınız, hayata alışınız nasıl?